YAZGISINA YÜRÜR İNSAN... BEN DE GÜNEŞE YÜRÜYORUM!

Ben de hep yazgıma yürüdüm. Yazgım güneşe yazılıydı kim bilir. Çocukken hep üşüyen, titreyen biriydim. Güneş görünce hemen atardım önüne kendimi. Gençliğimin ilk yıllarında Nâzım 'ın ''Akın var güneşe akın / güneşi zapt edeceğiz / güneşin zaptı yakın'' şiiri türkü gibi gelip dudağıma yapışmıştı.

Aydınlanmayı güneşe yolculuk gibi algılardım hep. Diğerleriyle aramızı gece ile gündüz kardeşliği üzerinden izah etmişimdir. Biz güneşe bakıyoruz, onlar mezara (karanlığa). Biz dünya işleriyle uğraşırken onlar hep ahiretle meşguldüler.

Kendi dertlerimiz hallolmuş gibi, bıraktık kendimizi yoksul halkımıza haldaş olmaya, yoldaş olmaya koyulduk. Üretimi arttıracak, arttırdığımızdan pay talep edecektik. Sermaye birikimi olmayan yurdumda nitel (sanayi) değişimler de olmuyordu. Tümü ambalaj ve yan sanayi üzerinden, o da korumacı, kayırmacı devlet anlayışıyla topal-aksak geldik bugünlere.

Güneş bol, deniz bol, toprak bol ama üretim kıt. Üretim sadece insan çoğalmasında bereketli.

'İşsiz' kalınca döndük yüzümüzü Anadolu'ya. Ne yapılabilir? Nasıl yapılmalı?

Kars-Iğdır-Muş'ta ayçiçeği, mısır, yerfıstığı ektirelim. Hem sanayi bitkisi elde ederiz hem de daha az emekle daha çok ürün elde ederiz.

Mısır ve ayçiçeğinin yağlık ve yemeklik diye iki türü var. Biz yağlık olanı tercih ettik. Bundan 1- Bitkisel yağlar elde ediliyor, 2- Biodisel için hammadde. Yani petrol kaynakları kıt olan ülkemizde benzin ve mazot üretebiliriz. Yerfıstığına gelince dibini yiyoruz bildiğiniz gibi. Sapı da hayvan yemi olarak kullanılabilir.

Ayçiçeğimizin şapkası ve mısırdan sılaj yapılarak hayvan yemi üretilebilir. Sütü iki katına çıkarmak mümkün. Ete gelince iyi bir türle 1-1.5 ton et elde etmek mümkün.

Özetle; yoksul halkımıza, onurunu kırarak para-kömür-iftar (2 YTL'lik) vererek onları eziş-büzüş hale getirmekten ziyade koluna girip yol göstermek, kendi kendilerine yeter hale gelmelerini sağlamak oldu yaşam felsefemiz. Bizi iftar çadırı olmayan, kışta kıyamette bir torba kömür için birbirini ezmeyen, 50 YTL aylık yardım almak için türlü düzenbazlığa zorlanmayan insanların yaşadığı ülke mutlu edecektir.

İşte tam bunun için; onlara daha az emekle daha çok ürün nasıl elde ediliri öğretmek için yüzümüzü yoksul köylümüze döndük.

Hali-takati olan herkese önerimiz: Bir kereliğine karın doyuracağınıza, yoksullara karnını doyurmanın yollarını öğretin. Gidiniz Anadolu'ya; ceviz, badem, fıstık bahçeleri kurunuz. Hem siz mutlu olun, hem yoksulun geleceğini kurtarın. 10 yıl içinde yeşil bir Anadolu, karnı doymuş, başı dik, yüzü gülen köylüler üretelim. Bugün biz onlara yoldaş olalım. Yarınlarda nasılsa onlar bizim yoldaşımız olacaklardır.

Bir ceviz fidanı 5 YTL. 6-8 yıl sonra 40 kilo ceviz verir. Bin fidan 40 ton ceviz demektir. Bu 300 bin YTL gelir demektir. Sadakanızı, zekâtınızı böyle kullanın. Geleceği birlikte kuralım, birlikte kurtuluşu örgütleyelim.

40 gün önce ayçiçeği tarlalarında resim çektirmiştik. ''61 baharındaki Küba'' nın resmi gibi. Ben hiç böyle mutlu olmamıştım. Siz de mutlu olabilirsiniz.

Aşkın çiçek hali

''Bir gün.. Okeanos'un kızı Klytie, ışık tanrısı Apollon'la bir nehir kıyısında karşılaşır. Narin yapılı, güzel Klytie'nin kalbine giren Apollon onu deli gibi sevmeye başlar. Klytie'nin fazla sevgisi Apollon'u usandırır. Kız şaşırır, ağlar, inler ve acıya dayanamaz ölür. Apollon kendi yüzünden ölen Klytie'yi günçiçeğine çevirir. Günçiçeği Apollon'a olan sevgisini, o ne yana gitse başını o yana çevirerek gösterir. Efsaneye göre Klytie şimdi bir ayçiçeği ... Koşulsuz ve tutkulu sevgisini, çiçeğinden çekirdeğine kadar geçiren deli sarı bir çiçek, deli kara bir çekirdek o. Aşkın çiçek hali...''

Yani güneş, toprak, su, işte hayat. İşte aşk. Kısa süreçte varoluş hikâyesi. Umut güneşte...

''Akın var güneşe, akın'' yüzünüzü güneşe dönün, siz mutlu olun. Birlikte yoksulluğu yenelim.

Sizin de günebakan (ayçiçeği) gibi hep yüzünüz güneşe dönük olsun.

Ben ölürsem, yüzüm güneşe dönük olacak...

Siz ellemeyin, güneş kefenim olsun...

İÇERİK ARA