Dr. Gürbüz Çapan
Sayfa Sonuna GitGeri Git
A- A A+

BEN 'ÖTEKİ'YİM

07.11.2008, Cumhuriyet

Ben bir zamanlar, ötekilerle arkadaştım.

1977’den 80’e kadar Diyarbakır Tıp Fakültesi’nde okuma hakkı elinden alınmış MTTB’lilerle (Milli Türk Talebe Birliği başkanları Tahirdi) arkadaşlık ettim.

Hem okumalarını sağladık, hem de dostluk geliştirdik. Bizim mahalle pek hoşnut olmasa da ben arkadaşlığımı sürdürdüm.

1997’de, 28 Şubat sürecinde arkadaşlığımı sürdürdüm, hatta bu sürecin, tekelci sermayeyle Anadolu sermayesi arasında bir çatışma olduğunu ilk söyleyen de bendim. Bir TV kanalında, bizim mahalleden yemediğim küfür kalmamıştı. Petlas’ı Kombassan alınca kıyamet kopmuştu.

O süreçte; Ahmet Hakanla (Tanıdığıma her zaman mutlu olduğum arkadaşımdır, dostumdur. Arkadaşlığını sürdürdükçe, bende mutlulukla sürdüreceğim) arkadaşlığımı, dostluğumu sürdürdüm.

Hakeza Mustafa ile…

Tayyip Erdoğan hapisten çıkınca evinde ziyaret edip, dostluğumu (küçük de olsa) sunabilme cesaretini göstermiştim. Zira o günler Tayyip Erdoğan vebalı bir zenci idi. Kendisini severdim. O da beni severdi…

Şimdi bir grubun beyaz bayrağı oldu. Alıp gittiler onu bizden…

Hatta Abdurrahman Dilipakla, Şanar Yurdatapanın barış projelerine sponsorluk da yaptığım oldu. Şimdi Dilipak’ta beyaz fes takmakta…

Ben bu arkadaşlarımı da, diğerlerini de erginleşmemiş fikirlerinden dolayı hor görmedim hâşâ… Sonra, erginleşip, gelişip değişeceklerini umdum. Öyle de oluyor, olacak da, doğrusu bu.

Geçmişte çok yaşadım, önce sloganları keşfedip, sonra altına fikir yazmayı bilirim.

Soru sorunca “dönek olmayı da bilirim

Ömrüm boyunca, temel haklardan saydığım okuma hakkını hep savundum.

Zaten okuma özürlü bir toplumuz.

Türbanlı diye okuma hakkının gasp edilmesine hep karşı çıktım.

Burada Hasrete selam. (Bizim türbanlı okul arkadaşımızdı)

Türbana değil ne okuduğuna bakmak lazım.

Değerlerimizi, renklerimizi, fikirlerimizi, etnik kimliklerimizi koruyarak, birbirimizi boğazlamadan bir arada yaşayabiliriz. Başkaca da bir ilkem yok, asgari müşterek bu!

Size ironik bir hikâye:

Metris’ten aldılar bizi, Silivri ‘kampus’una naklediyorlar. Ring aracında kelepçelendik. Aramızda şişman, kruvaze yakalı, laci’li kırmızı kravatlı, bir Laz arkadaş vardı.

- Hayrola gardaş?

- Hayurdur başkanum, beni yanlışlukla aldular.

- Kimsiniz babam?

- Ben milletvekili… ANAP’tan aday… Yani ya yani aday adayı

- İyi maşallah babam

Duruyor, gene,

- Başkanım seni niye aldular?

- Ergenekon mevzusu babam

- Senin Ergenekon’la ne işin var başkanum?

Biz birbirimize bakıp gülüşüyoruz.

Ondan sonra Tuncaya göz ederek, adamı sorguluyorum.

- Hemşerim benim Kürt olduğumu biliyorsun di mi?

- Pilmez muyum Başkanum, dünya âlem pilur...

- Peki, Alevi olduğumu biliyor musun?

- Pilmez muyum başkanum...

Bizim dandikErgenekonu aldı bir gülme…ha…ha…hi…

Ne gülüyorsunuz ulan durum bu?

Ben bu devletin, atanmış”, “kadroluKürt’üyüm. Alevi’siyim, ballı Ermeni’siyim. İstanbul’da Çingene’siyim.

Daimi ve doğal suçlusuyum (üzerime hangi suçu yazsanız olur, şık durur).

Yani ben elit’lerin ötekisiyim.

İktidar beyazlatır, semirtir, asalet arayışına sokar (Osmanlı paşası resmi yapsın ressamlar, Galata Köprüsü’nde satsınlar, rekor para kazanırlar). O gün masamdan kalkanlar soluğu ilk karakolda, muhbirlikte alırlar:

- Gürbüz zenci, biz beyazız.

Oysa ne güzel demiş Özdemir Asaf:

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler.


PDF OLARAK İNDİR

Bu İçeriği Beğendiyseniz Beğen Butonuna Tıklayınız!
Bu Haberin Aramalarda İlk Sayfalarda Çıkmasını İstiyorsanız + 1 Butonuna Tıklayınız!

Sayfa Başına GitGeri Git
0 (0)








Lütfen tüm alanları doldurun. Girdiğiniz bilgiler kesinlikle yayınlanmayacak, başka bir amaçla kullanılmayacaktır.

İÇERİK ARA

Aranacak Kelime