Dr. Gürbüz Çapan
Sayfa Sonuna GitGeri Git
A- A A+

MODERNLİĞİN RİTMİ NÂZIM (**)

19.01.2007, Cumhuriyet

Doç. Dr. Mehmet Çelik'ten (*) mektup

Modernliğin Ritmi Nâzım (**)

Her zamanın bir ritmi vardır. Nâzım 'ın şiiri modern zamanların ritmidir. Anadolu'ya geçince eski ritimlerle aruz ya da hecenin imkânlarıyla halkın sorunlarının anlatılamayacağını anlamamıştır. Kendisini dinleyelim: "Anadolu'ya geçtim. Millet sıska, Nuh'tan kalma silahı, açlığı, bitiyle savaşıyordu Yunan ordularına karşı. Milleti ve savaşını keşfettim. Şaştım, korktum, sevdim ve bütün bunları yazmak gerektiğini sezdim. Şiirle yeni şeylerin ifade edilmesi gerektiğini sezdim. Bu işte, önce yeni öze göre yeni şekil bulma meselesi ilgilendirdi. İşe kafiyeden başladım. Kafiyeleri mısraların sonunda değil de bir sonda bir başta denedim."

Nâzım Rusya'da yeni bir hayat anlayışı ve dünya bakışı edinir. Şair, artık Marksizme bağlanmış diyalektik ve tarihsel materyalizm onun için hayat görüşü olmuştur. Ancak daha eski kabuklardan kurtulmasına çok vardır. Örneğin 1922'de Yeni Hayat dergisinde yayımlanan "Kitab-ı Mukaddes" adlı şiiri içerik dönüşümü açısından yeniyse de Nâzım bu şiirini 7 ve 14 heceli dizelerle yazdığını söylemektedir. Nâzım'daki kırılma noktası Mayakovski 'nin şiiriyle tanışmasıyla başlar. Yeni bir şiir kurmak isteyen Nâzım Hikmet, Batum'da bir gazetede Mayakovski'nin bir şirini görmüş ve Rusça bilmediği için anlamadığı şiirin biçimine çarpılmıştır. İlk serbest nazımla yazılmış şiiri olan "Açların Gözbebekleri" ni bundan sonra yazar. Kendisi o günleri şöyle dile getirir: "Batum'dan Moskova'ya gelişte açlık mıntıkasından geçtik. Gördüklerim üzerimde çok tesir etti. Fakat böyle bir açlığın dahi inkılabı yıkamayacağını haykırmak istedim. Moskova'da hece vezniyle, bu veznin çeşitli kombinezonlarıyla açlığa dair şiir yazmak istedim, olmadı. O zaman Batum'daki şiirin şekli geldi gözümün önüne. Bunun çok iyi tanıdığım Fransız serbest vezni olamayacağına kanaat getirdim. Bunun yepyeni bir şey olduğuna ve şairin böyle dalgalar halinde düşündüğüne hükmettim ve ' Açların Gözbebekleri' ni yazdım" . Bu şiir hurufat kullanımı, kırılmış mısra düzeniyle çok farklı bir şiirdir.

"Değil bir kaç

değil beş on

otuz milyon

aç bizim

 

onlar

bizim

biz

onların

dalgalar

denizin

deniz dalgaların

 

Değil bir kaç

değil beş on

30.000.000

30.000.000

 

Bu şiirde Nâzım, aruz ve hecenin imkânlarından faydalanır.1, 2, 3, 4 ve 5. mısralar yan yana getirildiğinde aruz veznine uyar. 6, 7, 8 ve 9. mısralar 8'li heceye uyar.

Nâzım'ın Mayakovski'nin şiirini taklit ettiği yolundaki görüşler ortaya atılmışsa da bunların ciddiyeti tartışmalıdır. Görmüş ve sadece mısra yapısını almıştır. "Başlangıçta hiçbir şey anlamıyordum ondan. Çünkü Rusçam kötüydü. Şimdi de tümüyle anladığımı söyleyemem. Fakat basamak halindeki dizelerini taklit ediyordum. Mayakovski'nin şiiri ile benim şiirim arasındaki ortak yanlar ilkin şiir ve düz yazı, ikincisi çeşitli türler (lirik ve hiciv) arasındaki kopukluğun aşılması, üçüncüsü şiire siyasal dilin sokulmasıdır. Mayakovski benim öğretmenimdir, fakat onun gibi yazmıyorum." 1946'da Kemal Tahir' e yazdığı bir mektupta Mayakovski'nin basılı bir eserinin eline geçtiğinden söz eder: "İkimiz birbirimizden farklı yerlerde aynı şeyi yapmışız."

Nâzım'ın modernist bir şair olduğunu ispat etmesi "835 Satır" ladır. Teknoloji ve hız hayranlığı, kentin kargaşasının ve kalabalığının övülmesi, fütürist sanatın temel öğelerindendir. "Orkestra" şiiriyle başlar, "Makinalaşmak" şiiriyle zirveye ulaşır. "Makinalaşmak" şiirinde Nâzım, daha önce söylediği "Beyler bunu şu kalın kafanıza sokun / insanın hasreti toprağa toprağın hasreti makinalara" ş eklindeki makina ihtiyacını, "Makinalaşmak" şiirinde şehvetle birleştirir: " Dilim yalıyor kabloları / Oto direzinleri ve dişlileri altıma almak için çıldırıyorum. " Nâzım artık bir ritim ustasıdır. Karışık teknikler, ses özellikleri yoğun bir şekilde Nâzım'ı coşturacaktır.

S osyalist düşünceyi Anadolu toprağına ve tarihine giydirme endişesiyle yazılan "Şeyh Bedrettin Destanı" nda zirveye ulaşır. Nâzım burada sert ünsüzlerin -p ç t k- çarpışmasından bir orkestrasyon oluşturur.

Sıcaktı sıcak

demiri kör sapı kanlı

Bir bıçaktı sıcak

Bulutlar doluydular

Bulutlar neredeyse

doğuracak doğuracaktı

...

En verimli en sevimli

en yumuşak en sert

en tutumlu en cömert

en seven kadın toprak

neredeyse doğuracaktı

sıcaktı

 

Nâzım'ın kültür coğrafyasında nelerin olduğunu bir başka yazıya bırakarak "Gülhane Parkı "ndaki cevizin ormana dönüştüğünü söylemekle yetinelim.

( *) Doç.Dr.Mehmet Çelik: Bahçeşehir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi

( **) Bu yazıda Ahmet Oktay' ın Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı adlı yapıtından yararlanılmıştır.


PDF OLARAK İNDİR

Bu İçeriği Beğendiyseniz Beğen Butonuna Tıklayınız!
Bu Haberin Aramalarda İlk Sayfalarda Çıkmasını İstiyorsanız + 1 Butonuna Tıklayınız!

Sayfa Başına GitGeri Git
0 (0)








Lütfen tüm alanları doldurun. Girdiğiniz bilgiler kesinlikle yayınlanmayacak, başka bir amaçla kullanılmayacaktır.

İÇERİK ARA

Aranacak Kelime